Toplum içindeki bir bireyin veya grubun fiziksel anlamda gerçekleşen ya da çevrelerinde yaptıkları herhangi bir harekete toplumsal hareketlilik denir. Hareketlilik kavramı iki şekilde ele alınabilir: Fiziksel ve toplumsal hareketlilik. Fiziksel hareketlilik, göç gibi coğrafi anlamdaki bir hareketliliktir. Toplumsal hareketlilik ise mevki anlamındaki bir değişimi ifade eder. Bu da kendi içinde yatay ve dikey olarak ikiye ayrılmaktadır. Yatay hareketlilikte bireyin veya grubun bir statüden benzer statüye geçişi söz konusudur. Dikey hareketlilikte ise bir üst sınıfa geçiş (yukarı doğru hareketlilik) veya alt sınıfa geçiş (aşağı doğru hareketlilik) meydana gelir.
Eğitim toplumun ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir. Var olan meslekler de toplumun ihtiyaçlarından doğduğuna göre eğitimin bir hareketlilik aracı olduğu savunulabilir. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda eğitimli kişi sayısı çok azdı. Bu nedenle eğitim almış aydın kişiler toplumun üst sınıfı olarak kabul edilmekteydi. 60’lı yıllara kadar lise mezunu olmak bir ayrıcalık sayılmaktaydı. 60’lı yıllardan sonra lisenin yerini üniversite almaya başlamıştı fakat bu durum 70’li yıllardan sonra yeniden değişti. Toplumsal statüyü arttırmak için toplum tarafından kabul gören mesleklere yönelik bir eğitim tercih edilmeye başlandı. Günümüze kadar bu mesleklerin de yaygınlaşması sebebiyle statü anlayışı yeniden değişim göstermiştir. Örneğin eskiden Fen – Edebiyat fakültelerinde okumak, meslek sahibi olmak için yeterliyken günümüzde bu kişiler kendi alanlarının dışında iş bulmaya yönelmekte hatta işsiz kalmaktadır. Yani üniversite, dikey geçiş yaşamak için bir araç olamamaktadır.
Kırsal kesim olarak bakıldığında Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda köyde yaşayanlar için eğitim bir hareketlilik aracı olarak görülmemektedir. İlkokulu bitiren çocuklar genellikle tarlalarda ailelerinin yanında çalışmaya başlamış, meslek değişimi yaşanmamıştır. 1940’lı yıllarda Köy Enstitülerinin açılmasıyla bu durumda değişiklikler yaşanmıştır. Bu okulların varlığının kısa sürmesi kırsal yaşamdaki hareketliliği durağanlaştırmıştır. Günümüzde köyde yaşayan ailelerin fedakârlıkları sonucu kimi öğrenciler eğitimlerine devam etmekte ve başarılı olurlarsa statü değiştirebilmektedir.
Yaşadığımız döneme genel anlamda bakacak olursak eğitimin toplumsal hareketlilikteki payı giderek azalmaktadır. Artık her ilde hatta ilçelerde bile üniversite kampüsleri yer almakta, gençlerin birçoğu bu okullardan mezun olmaktadır. Eğitim yoluyla hareketlilik amacı taşıyan gençler yüksek lisans ve doktora programlarına katılmaktadır. Mevcut problemlerin en büyüğü kaliteli bir yaşam hayali ile üniversiteyi bitiren gençlerin işsiz kalmasıdır. Kendi eğitim alanları dışında bir meslekle uğraşmayı bir şekilde kabul etseler de düşük statüdeki mesleklere başvurmak istememektedirler.