İttihat ve Terakki Cemiyeti, 24 Temmuz 1908 günü İkinci Meşrutiyet'in ilan edilmesiyle yönetimde önemli bir güç elde etti. Yönetimde elde ettiği gücün yanı sıra ordu içinde de –kadrolaşmalar sayesinde– etkin bir konuma geldi. İttihat ve Terakki'nin yönetime tam manasıyla hakim olmasıysa 31 Mart Olayı'ndan sonra gerçekleşti. Abdülhamid'in tahttan indirilmesi İttihatçıların elini oldukça güçlendirmişti. Bu tarihten sonra İttihatçıların muhaliflere yönelik sindirme harekatı hız kazandı; suikastlere varacak kadar… 30 Ocak 1910'da İttihatçılara muhalifliğiyle bilinen Ahrar Fırkası kapatıldı. Bu kapatma harekatını gazetecilere yönelik gerçekleştirilen suikastler izledi; 9 Haziran 1910'da Ahmet Samim Bey, 10 Temmuz 1911'de de Zeki Bey öldürüldü. İttihat ve Terakki Cemiyeti 1912 yılında böyle bir ortamda yapılan seçimleri kazandı.
HALASKAR ZABİTAN ÖRGÜTÜ
İttihat ve Terakki Cemiyeti, İkinci Meşrutiyet'in ardından ordudaki kadrolaşmaya hız verdiyse de ordu içinde kendisine karşı olanların sayısı azımsanmayacak ölçüdeydi. İttihatçılara karşıt bu subaylar 1912'de Halaskar Zabitan(Kurtarıcı Subaylar) adında bir oluşuma gittiler. İstanbul'da kurulan Halaskar Zabitan iki şeye karşıydı: 1. İttihatçıların ordudaki kadrolaşmasına , 2. İttihatçıların ülkeyi despotik bir şekilde yönetmesine. 16 Temmuz günü İttihat ve Terakki'nin desteklediği hükümete karşı bir muhtıra yayınladılar. Muhtıranın içeriğinde ülkenin kötü durumda olduğu ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı belirtilerek Mehmet Said Paşa hükümetinin istifası isteniyordu. Bunun üzerine hükümet fazla direnmeyerek istifa etti. Yeni hükümeti kurma görevi ise Gazi Ahmet Muhtar'a verildi.
Osmanlı Devleti'nin iç politikasında bunlar yaşanırken Balkanlar'da savaş patlak verdi. Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan ve Karadağ birlik olup Osmanlı topraklarına saldırmıştı. Balkan devletleri hızla ilerleyiş gösterdi ve Osmanlı Devleti büyük toprak kayıplarına uğradı. Yaşanan toprak kayıpları 29 Ekim'de Gazi Ahmet Muhtar hükümetini de götürdü. Yerine ise Mehmet Kamil Paşa başkanlığında yeni bir hükümet kuruldu.
Osmanlı Devleti savaşa hazırlıksız yakalanmıştı. Bunun yanında ordu içine siyasetin girmesi şartları daha da zorlaştırıyordu. Balkan devletleri Rumeli'nin büyük bir kesimini ele geçirmişlerdi.
EDİRNE SORUNU
Mehmet Kamil Paşa hükümeti Londra'ya gitti ve Balkan devletleriyle görüştü. Bu sırada Avrupa devletleri Osmanlı Devleti'ne bir nota vererek Ege Adaları'nın kendilerine, Edirne'nin de Bulgaristan'a verilmesini istediler. Avrupa devletlerinin istekleri Osmanlı Devleti içinde hızla yayılmaya başladı. İttihatçılar tarafından “hükümetin Edirne'yi Bulgaristan'a teslim edeceği” yolunda propaganda yürütülmeye başlandı. Halkın bir bölümü de bundan etkilenmişti.
Yaşanan gelişmeler üzerine Dolmabahçe Sarayı'nda Şura-yı Umumi toplanarak Avrupa devletlerinin verdiği nota değerlendirildi. Burada Edirne'nin Bulgaristan'a bırakılmaması ve özel bir formül uygulanması kararlaştırıldı. O formül de Edirne'de müstakil bir yönetimin kurulmasıydı.
İttihatçılar toplantılar yaparak hükümete karşı darbe planlarını şekillendirdi. İttihatçıların değerlendirmesine göre 23 Ocak günü Edirne Bulgaristan'a teslim edilecekti. Bu sebeple 23 Ocak günü Kamil Paşa hükümetinin düşürülmesi kararlaştırıldı.
ENVER PAŞA ÖNDERLİĞİNDE BAB-I ALİ BASKINI
23 Ocak günü planlar doğrultusunda Enver Paşa'nın liderliğinde bir grup Bab-ı Ali'ye doğru yol aldı. Enver Paşa'nın yanında İttihatçıların önemli fedailerinden Yakup Cemil de vardı. Bu sırada halk Enver Paşa'ya sevgi gösterilerinde bulunuyordu. Enver Paşa Bab-ı Ali'ye vardığında hükümet üyeleri toplantı halindeydi. Burada Enver Paşa ve beraberindekiler içeri girmelerine müsaade etmeyen üç kişiyi öldürdü. Ardından Harbiye Nazırı Nazım Paşa, Yakup Cemil tarafından vuruldu. Enver Paşa, Kamil Paşa'ya istifa mektubu yazdırdı. Daha sonra istifa mektubu padişaha sunuldu ve yerine Mahmut Şevket Paşa hükümeti kuruldu.