ABD, İngiltere'ye karşı büyük bir mücadele verdikten yaklaşık 4 yıl sonra, -1787'de- bağımsızlığını ilan etti. Doğal kaynaklarının ve insan gücünün sağladığı avantajlarla hızla gelişme sürecine girdi; az zamanda çok yol katetti.
ABD sanayisi, gün geçtikçe gelişiyor ve yüksek düzeyde üretim gerçekleştiriyordu. İç tüketimini karşıladıktan sonra elinde kalan mallar her sene daha da fazlalaşıyordu. Bu yüzden dışarı açılma stratejisini yürürlüğe koydu. Artık gözünü başka başka diyarlara dikmişti. Özellikle Akdeniz, ticaret noktasında hükümeti cezbetmişti.
ABD, yeni yeni filizliyonurdu ve öyle anlaşılıyordu ki; siyasi dengelerden ve hegemonyalardan bihaberdi. Hiçbir izin şartı aramaksızın Akdeniz'e ticaret gemilerini geçirmek istedi. Yalnız Osmanlı Devleti'ni hesaba katmamıştı!
18. yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti'nin Akdeniz'de güçlü bir egemenliği vardı. Bölgede, – “Garp Ocakları” olarak bilinen – Cezayir, Tunus ve Trablusgarp, yarı özerk şekilde Osmanlı Devleti'ne bağlıydı.
ABD, bu durumu hiçe sayıp 25 Temmuz 1785'te Akdeniz'den gemilerini geçirmeye kalkışınca olan olmuştu! ABD'nin ticaret gemileri, Cezayir açıklarında görülür görülmez hemen durduruldu ve el konuldu. Yalnız, el konulan gemiler bununla sınırlı kalmadı. Daha sonraki yıllarda birkaç gemi daha geçirilmeye çalışılmış, yine müdahale edilmişti.
ABD'nin mevcut donanması çok yetersizdi ve Osmanlı Devleti'yle başa çıkamazdı. Yani eli kolu bağlanmıştı. ABD, bu sebeple denizlerdeki gücün önemini anlamıştı. Bugün “olağanüstü” güçte olan ABD donanmasının güçlendirilmesi işine, bu olaydan itibaren başlandı. Dönemin ABD Başkanı George Washington, kesenin ağzını açarak donanmaya büyük yatırımlar yaptı.
El konan ABD gemilerinin sayısı her geçen yıl daha da artıyordu. ABD yönetimi, bu duruma daha fazla katlanamadı ve sonunda antlaşma yapmaya karar verdi. 5 Eylül 1795'te Cezayir ile, ardından da Tunus ve Trablusgarp'la antlaşmalar imzaladı. Cezayir ile imzalanan antlaşmaya göre, ABD, Akdeniz'den geçireceği gemilere karışılmaması karşılığında yılda 12.000 altın ödeyecekti. Açıkça, ABD vergiye bağlanmıştı!
Antlaşmada, 22 madde vardı ve en önemlisi de antlaşma Türkçe olarak hazırlanmıştı. ABD, bu antlaşma dışında hiçbir şekilde yabancı bir ülkeye vergi ödememişti. Osmanlı Devleti'ne ödediği vergi ilk ve son olmuştu!
Ne güzel anlatmışsınız ama maalesef pek göğsümüz kabaramıyor. malum bugünkü durumu, ABD'nin bunun acısını fazlasıyla çıkardığını düşününce….