İdeal bir öğretimin birincil kuralının, öğretimin etkin ve etkili bir şekilde yapılması olduğunu biliyoruz. Bu temel kuralın hemen ardından gelen bir kural daha vardır ki o da öğrenci kitlesinin türünü, ortalama seviyesini ve öğretim verilecek alanı doğru tespit ve analiz etmektir.
Her bilim, sanat veya disiplin, kuşkusuz kendi yöntemlerini ve yaklaşımlarını beraberinde getirir. Resim öğretiminin yöntemleri ile Fen Bilgisi’nin yöntemlerinin bir olması beklenemez. Diğer yandan, bilmek gerekir ki öğretimi yapacak olan görevli, yani öğretmen ya da öğretim görevlileri, öğrenciye konu hakkında en az bir kapı açmak ya da kapı alternatiflerini göstermekle yükümlüdür. Bu bağlamda, öğrenciyi öğretimin içeriğine, yöntemlerine ve anlamına yeterince kanalize edemeyen bir öğretim şekli, ideal öğretimden uzak olur. Literatürde adına “güdülenme” denilen, diğer bir deyişle “motivasyon” diyebileceğimiz yoğunlaşma şekline çekilemeyen öğrenciden, iyi bir geri dönüş almak zor ve hatta imkansızdır.
Bu yüzden, kullanılacak yöntemler, materyaller, öğretim alanları gibi unsurların yanında öğrenci merkezli yaklaşıldığında başlıca şu noktalara dikkat etmekte fayda vardır:
- Öğretim yöntemlerinin birbirlerinden farklı olması, konunun özündeki şu noktayı değiştirmemiştir: İdeal öğretim, ezberletmekten olabildiğince uzak olan öğretimdir. Öğreticinin görevi, öğrenciye düşünmeyi öğretmek olmalıdır; neyi düşüneceğini değil.
- Öğretmen, ele aldığı konuyu yöntemlerin ve yaklaşımların çizdiği sınırlar içerisinde istediği şekilde öğrenciye verebilir. Fakat, konuya öğrenci merkezli yaklaşıldığında bilmelidir ki yeri geldikçe öğrencinin soru sorabilmesi, ideal öğretim için şarttır. İdeal öğretmen, öğrencinin sorduğu soruya gerçekten değer vererek ve sabırla yaklaşmalıdır.
- Yarım ya da eksik bilgi, hiç olmayan bilgidir. İdeal bir öğretim şekli, vereceği bilgileri orasından burasından kırparak ya da kararak değil, altyapısı iyi kurulmuş ve çerçeveleri sağlam çizilmiş şekilde, bir bütün olarak vermektir.
- İdeal bir öğretim, öğretimin yapılacağı kitleyi iyi tanımalıdır. Değişik seviyeleri tek tek ve özel bilgilerle tanımakla beraber kitlenin genel durumundan da haberdar olmalıdır. Bu sayede, vereceği öğretime daha sağlıklı bir şekilde hazırlanarak, kolay ya da zor anlaşabilecek şekilde analiz edip öğretim esnasında çıkması muhtemel sorunları göz önüne alarak gelmelidir. İlwri görüşlü bir öğretim, ideal öğretimin en önemli parçasıdır.
- İdeal öğretmen, iyi tanıyıp çözümlediği kitleye göre en uygun öğretme yöntemlerini belirleyebilir. Eğitim biliminin kapsadığı yaklaşımlardan ve yöntemlerden haberdardır ve hepsine aynı derecede hakimdir. Bu sayede, öğretim yapılacak kitlenin genel ve özel olarak ihtiyaç duyduğu veya duyabileceği yöntemler kapsamında hazırlığını ve öğretimini hazırlar. Yapılan araştırmalar, her bireyin farklı yöntemlerle daha iyi öğrenim sağlayabileceğini göstermiştir. İşte ideal öğretim, bu bilgiden yola çıkarak güçlü bir sabır ve strateji altında sağlanan öğretimdir.
- İdeal öğretimin en önemli, hatta “sinir noktası” denilebilecek kısmı, bir bütünlük arz etmesidir. Özellikle Türkiye’deki eğitim sistemi sorunlarından olan atamalar, öğretmen değişimleri, müfredat ya da yöntem karmaşası nedeniyle yaşanan bu sorun, öğrencinin ihtiyaç duyduğu konu ve yöntem bütünlüğünü bozmaktadır. İdeal öğretim, kitleyi en baştan yakalayamasa bile, daha önceki öğretim düzeyi ve yöntemini iyi idrak ederek takip ettirendir. Bu yüzden kitleye, doğru ve bilimsel bir yaklaşım ile yaklaşılmalı, mevcut öğrenim alışkanlıklarını görerek sonraki yöntemleri belirlemelidir.
öğrendiğim birçok şeyi kısa sürede unutmamın nedeni ezberci bir eğitim sisteminden geçmiş olmam sanırım, bizlerin de öğretmenlerin de emekleri boşuna yani