Türkiye’deki Eğitim-Öğretim Sorunlarının Öğrenci Açısından Değerlendirilmesi
Daha önce başka bir yazıda incelediğimiz eğitim-öğretim sorunlarının öğretmenler açısından bir değerlendirmesinin ardından, aynı konuyu öğrenciler açısından da incelemek gerektiğini düşündük. Zira eğitim-öğretim, öğretmen ve öğrenci gibi en az iki kanalın iletişiminden oluşan bir disiplin. Bu nedenle öğretmenlerin olduğu kadar öğrencilerin de sorunlarını incelemek ve sınıflandırmakta fayda var.
Sosyal ve Kültürel Etkenler: Öğrenci, eğitim-öğretim disiplininin “edilgen” tarafı olduğu ve bu nedenle öğretmene göre daha belirleyici olması gerektiği için, onun içinde bulunduğu şartlar da en az öğretmeninki kadar etkilidir.
Sadece derslere odaklanmış, çevresi ve ailesinin idealize ettiği puanlara sahip olmaya programlanmış ve bu yolda bütün sosyal ve kültürel hayatını askıya almış bir öğrenciden verim alınamayacağı artık aşikardır.
Konunun bir başka yönü olan, ekonomik ve sosyal farklılıkların Türkiye’de daha keskin ve daha mesafeli olması da büyük bir sorundur. Daha merkezi ve şehirde yaşayan, oranın fırsatlarında büyüyen ve okuyan bir öğrenci ile bir köyde ya da kasabada, güncel imkanlardan uzak büyüyen öğrencinin arasındaki farklılıklar, başlangıçta eğitimin bir sorunu olduğu gibi ilerleyen süreçlerde ülkenin toplam bir sorunu, bir çatışma unsuru haline gelebiliyor.
Psikolojik Sebepler: Aslında sayısız alt başlığa ayrılabilecek psikolojik etkenlerden en ön planda olanları sıralarsak; coğrafi koşullar, ekonomik koşullar, sistemdeki sorunlar ya da eksikler nedeniyle öğretmenlerin sürekli değişmesi, nitelikli öğretmen ve idareci eksikliği, nitelikli ve donanımlı okul eksikliği, doğru yönlendirme mekanizmalarının olmayışı gibi onlarca etken, daha küçük yaşlardan itibaren öğrencinin psikolojisini etkileyen ve bu yolla eğitim-öğretim hevesinden soğumasına da etki etmektedir…
Yetersiz Teknik Koşullar: Öğretmenlerle ilgili eğitim-öğretim sorunlarını incelediğimiz başlıkta da ele aldığımız , teknik koşulların yetersizliği konusu hiç kuşkusuz, öğrenciyi de doğrudan etkileyen bir unsur. Zira, eğitim-öğretimin öğretmen ve öğretici gibi iki ana unsur arasındaki iletişimi esnasında, muhakkak teknik donanımlarla sağlanacak üçüncü araçlara ihtiyaç vardır.
Fakat ülkemizde halen, güncel teknik ve teknolojik imkanları tamamıyla sunamayan, sunduğu zaman da çoğunlukla eksik şekilde sunan pek çok okul olduğu bilinen bir gerçek.
İyi bir eğitimcilik birikimine sahip olan, yeterli pedagojik formasyon özelliğine sahip olan öğretmenler bilir ki, eğitim-öğretim alanında öğrenciden umulan beklentiler, gerekli teknik altyapılar sağlanmadığı sürece boşuna umulan beklentilerdir.
Dolayısıyla onlardan beklenen geri dönüşler, tepkiler ve beklentiler yerini bulmadığı sürece, ideal bir eğitim-öğretim sistemi de oluşmamış demektir. Bu bağlamda, birleştirilmiş sınıf uygulamalarını bitirmek, taşıma ya da yatılı sisteme dayalı bir eğitim altyapısı kurmak, kırsal bölgelere daha çok teknik yatırım yapmak, okul içi eğitim-öğretim örgütlenmesine ailelerden de halkalar eklemek ve bir tür örgütlenme sağlamak gibi pek çok önlem birincil olarak alınmalıdır. Uzun vadede sunulması istenen ideal bir eğitim-öğretimin ilk adımları kuşkusuz bu ve benzeri değişikliklerdir.