Cihân ârâ cihân içredir ârâyı bilmezler
Ol mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler
(Hayalî)
Manası şudur: “O balıklar ki, dünyanın cevherinin yine dünyanın içerisinde olduğunu bilmeyen insanlar gibi, denizin içinde denizin ne olduğundan habersizlerdir”.
Her çağda kendini ve çevresini sorgulayan insan medeniyetler kurmuş, icatlar yapmış, inanç sistemleri gibi toplum hayatını derinden etkileyen faaliyetler gerçekleştirmiştir. “Bu dünya nerden gelip nereye gidiyor? İnsanın bu âlemdeki yeri nedir? İnsan yaşamının amacı ve anlamı nedir? Evrenin kaynağı nedir?”.. gibi metafizik nitelikli sorular sorulmuştur.
Edebiyat, felsefe, gibi sosyal bilimlerin temelinde yazma arzusu, bilgiye ulaşma arzusu, gerçeği arama isteği, merak dürtüsünün insan zihninde oluşturduğu sorulara yanıt arama isteği yatmaktadır.
Milletlerin edebiyatları sözlü ve yazılı olarak iki koldan süregelmiştir. Bilim ve teknolojinin gelişmesi, hatta çığır açması yazılı edebiyatın gelişmesini sağlarken sözlü edebiyatın da yok olmasına neden olmaktadır. Buna şehirleşme, eğitimin yaygınlaşması, okur-yazar oranının artması gibi birçok sebep de eklenebilir.
Sözlü kültürün kaybolması ne anlama gelir? Sözlü geleneğin kaybolması, ananelerimizin, masallarımızın, ninnilerimizin, türkülerimizin, hikâyelerimizin, manilerimizin, örf ve adetlerimizin yok olması anlamına gelir. Sözlü kültür milletin ortak değer yargıları, hukuku, eğlencesi, hüznü, sevincidir…
Günümüz insanı ilk insanlar kadar sorgulayıcı değildir. Yaşama amacını, evreni, kim olduğunu sorgulamamaktadır. Hazır bilgi ve hazır lokma taraftarıdır. Edebiyattan, felsefeden, hayattan, maneviyattan kopuk ve bîhaberdir. Araştırma diye bir huyumuz yoktur. Kulaktan dolma bilgiler tek kaynağımızdır. Deyim, kavram kullanır; anlamını bilmez. İnancını söyler, inandığı dinin kurallarını bilmez. Bilse de konuşur, bilmese de. Mangalda kül bırakmaz derler ya işte o cinstendir günümüz insanı. Asar, keser, doğrar… Herkes futbolcudur, herkes yorumcu, herkes hakem… Herkes bakan, herkes başkan, herkes aydın… Kendi işine bakan yok; akıl veren, ahkâm kesen çok. Âlimiz hepimiz, bilgimiz engin. Ne fakir belli ne zengin. Kültürlüyüz özümüzde, artist kesiliriz köyümüzde. Dilimizi kullanmayız doğru düzgün, kültürlü görünmek için üç-beş yabancı sözcük sıkıştırırız sözlerimizin arasına. Hâlbuki bilmeyiz ki bir kavram her yöremizde farklı sözcükle karşılanır. Zenginiz, ama zenginliğimizin farkında değiliz.
Yunus der ki;
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır
Kendimizi iyi tanımalı, iyi analiz etmeliyiz. Asırlardır oluşturduğumuz kültürlerimizi korumak, bir sonraki nesillere aktarmak en tabii görevlerimizden olmalıdır. Dünyaya geniş perspektiften bakmalı ve sorgulayıcı olmalıyız. Unutmamak gerekir ki, “Bilgi sahibi olmadan ilim sahibi olunmaz.” İlme ulaşmak için de okumak, araştırmak, sorgulamak gerekir…
Hidayet AYDIN